top of page

Bir kitabı bir kez okudun mu, sen ve o bir ömür boyu birbirinize ait olursunuz.

Güncelleme tarihi: 28 Oca 2021

Romanın yazarı Kımberley Freeman” Bazen kader, hayatımızdaki kişilerle sınar bizi. Ki hayaller bu sınavı geçmek için yeterli değildir.” Bu söz karşılıyor bizi kitabın kapağında. Tarihi kurguları her zaman sevmişimdir ve sanırım hiç sıkılmayacağım tarihi kurgu okumaktan. Kımberley Freeman okuyanlar bilir ki bütün romanlarını eşsiz bir kurguyla sanki oradaymışsınız, her şeye şahit oluyormuşsunuz gibi anlatır.

"Dünyada iki çeşit kadın vardır, Beattie. Bir şeyler yapanlar ve kendisine bir şeyler yapılanlar..!"


Kitabın konusu; ana karakterlerimiz büyükanne Beattie ve torunu Emma'nın aslında yaşadığı benzer hikayeler.Kitapta olaylar çift zamanlı olarak anlatılıyor. Geçmiş zamandan şimdiki zamana doğru ilerleyen olaylar okuyucuyu fazlasıyla etkiliyor. Romanda Emma, büyükannesi Beattie'nin geçmişini içinde barındıran Kır Çiçeği Tepesi'ndeki çiftliğe yerleşiyor. Hatıralarla dolu bu çiftlikte Emma kendini sırlar, aşklar, yıllarca gizlenen gerçeklerle karşı karşıya buluyor. Okuduğunuz her sayfa sizi kitaba, olaylara bağlı kılıyor. Kımberley’in tüm kitaplarında bu durum yaşanıyor; oldukça samimi ve açıklayıcı dili, hep merak uyandıran hikâyesiyle tüm kitapları size hep yeni bir şeyler katıyor. Kitapta 1920’lerde olan cinsiyetçilik, ırkçılık günümüzde de hâlen yaşanmakta. Kitap sanki siz oradaymışsınız gibi bir hava yarattığı için kişide farkındalık oluşturuyor.

Farklı zamanlarda yaşayan ama aralarında sımsıkı bir bağ olan iki kadının yaşadığı zorlukları anlatıyor bize Kımberley. Kitabın ana karakteri Beattie, evli sevgilisinden hamile kalmasıyla olaylar gelişiyor. Beattie’nin annesi oldukça dindar ve bu durum ortaya çıkınca Beattie’yi evden kovuyor. Beattie’nin evli sevgilisi olan Henry kumarbaz, alkolik ve oldukça umursamaz biridir. Sonrasında Henry’nin ve Beattie’nin kaçmasıyla gelişiyor olaylar. Kitap çift zamanlı olarak ilerliyor ve diğer tarafta Beattie’nin torunu Emma’nın hikayesi anlatılıyor. Sanırım Kımberley’in romanlarının en sevilen kısmı da bu. Çift zamanlı olarak aktarılan olaylar okurda merak uyandırıyor, hâliyle de sürükleyici oluyor.


"İşler sarpa sardığında, güçlü insanlar yollarına devam ederler."

Romanın ilerleyen bölümlerinde Beattie ve Henry’nin çocuğu dünyaya geliyor fakat Henry kumar bağımlısı olduğu için Beattie’yle sürekli kavga ediyorlar. Beattie oldukça çaresiz kalıyor ve çok önemli bir karar veriyor. Kızını da yanına alarak Henry’den kaçmak. Yüzyıl öncesini ve bu kararın ne kadar cesurca olduğunu düşünün. Bundan sonrasında Beattie’yi oldukça zor günler bekliyor.


"Sanki aramızdaki bütün şehirlerin ve denizlerin ağırlığını hissedebiliyorum" diyerek elini göğsüne koydu Beattie. "Tam buramda, yüreğimin üzerinde oturuyor."

Beattie’nin hikâyesinin yanı sıra Emma’nın hikâyesi de şimdiki zaman içerisinde anlatılıyor. Beattie gibi Emma’nın da çektiği zorluklara ve yeni hayatına şahit oluyoruz. Emma oldukça ünlü bir balerinken geçirdiği sakatlık tamamen hayatının değişmesine neden oluyor. Artık mesleğini icra edemeyecek olan Emma, büyükannesinin ona miras bıraktığı Kır Çiçeği Tepesi’ne gidiyor ve saklı kalmış sırları, geçmişte yaşadığı olayları, aşkı, verdiği mücadeleyi öğrenmeye başlıyor.

Beattie, Henry’den kaçmayı başardıktan sonra yeni bir hayat ve yeni arkadaşlar ediniyor. Bu günler oldukça zor geçiyor Beattie için ama o bunca yükün altından kalkmayı başarıyor.



Beattie bir çiftlikte hizmetçi olarak çalışmaya başlıyor, bu durum etrafta dedikodulara sebep oluyor. Eskiden de yalnız yaşayan bir kadın olmak bazıları için sorun olsa da aslında günümüzde de bunu bir sorun olarak görenlerle bir aradayız. Buraya kadar anlattık ve ben bir kişiyi es geçmek istemiyorum. Beattie için oldukça önemli bir karakterimiz var; Charlie. Charlie oldukça iyi bir adam fakat bir Aborjin olduğu için Beattie hariç herkes tarafından dışlanıyor. Sürpriz bir şekilde Beattie ‘nin karşısına çıkıyor adeta bir mucize gibi. Beattie yeni hayatına doğru adım atarken Charlie onun kızının hayatını kurtarıyor. Bu anlık karşılaşma daha sonra bir tesadüfle onları tekrar bir araya getiriyor ve böylece büyük bir aşk başlıyor.


"Neden başkalarının fikirlerinin, kendi hayatlarının gidişatını etkilemesine izin veriyorlar ki?"

Romanın ilerleyen bölümlerinde çalıştığı çiftlikte kazandığı iddia sonucunda çiftliğin yeni sahibi oluyor Beattie. O zamanın şartlarında oldukça zor bir işi başaran Beattie için ne yazık ki dedikodular son bulmuyor. Charlie ile yaşadığı aşk orada yaşayanların daha da konuşmasına neden oluyor. Kitabı okurken en çok üzüldüğüm olay Charlie’nin öldürülmesiydi. Geçmişten günümüze devam eden ırkçılık kitaba da konu olmuştu. Aborjin diye öldürülen Charlie’nin bir kaza sonucunda öldüğü söylendi ve Beattie aslında gerçeği hiçbir zaman öğrenmedi.

Emma gerçekleri çiftlikte saklanan mektuplarla öğreniyor ve romanımız böyle son buluyor. Akıcı dili ve etkileyici anlatımıyla kitap kesinlikle okunmayı hak ediyor.

37 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page